Süleyman DAĞISTANLI

SOSYAL YARDIMLAR…(!) – Süleyman DAĞISTANLI

sosyal-yardimlar

SOSYAL YARDIMLAR…(!) – Süleyman DAĞISTANLI

Bugün(1) haber sitelerinde rastladığım “Sosyal Yardımların Miktarı Açıklandı” başlıklı, içeriği tamamen birbiri ile aynı olan haberlerin detaylarına bakınca bazı ilginç noktaların olduğunu gördüm. Öncelikle, dillerden düşürülmeyen ve halkın fakirleştirildikten ve muhtaç hale getirildikten sonra arkasına sığınılan “Sosyal Devlet Olmak Bunu Gerektiriyor” sloganında geçen “sosyal devlet” in ne demek olduğuna ve bunun ülkede ne amaçla kullanıldığına bakmamız gerekmektedir. “Sosyal devlet, devletin sosyal barışı ve sosyal adaleti sağlamak amacıyla sosyal ve ekonomik hayata aktif müdahalesini gerekli ve meşru gören bir anlayıştır.” Sosyal Devlet anlayışı, Türk anayasa hukukuna 1961 Anayasası ile birlikte “Cumhuriyetin Nitelikleri” başlığı altında sayılan temel bir unsur olarak girmiştir. Aslında kitabına uydurulan ve sadece İslam ile sağlanacak olan “sosyal barış ve sosyal adalet ”in,“İslami Devlet Anlayışı” diye değil de “Sosyal Devlet Anlayışı” olarak ifade edilmesi, bu konu ile ilgili ilk düğmenin yanlış iliklenmesine neden olmaktadır. Aslında “sosyal devlet anlayışı” olarak ifade edilen şeyin İslam ile nasıl sağlanacağı ayrı bir yazının konusu olduğu gibi, kapsamlı araştırma gerektiren bir meseledir. Şimdi bu haberlerin içeriğinde geçen bazı konulara dikkat çekmek istiyoruz. Öncelikle, süfyanilerin dillerinden düşürmedikleri “zamanlama manidar” sözü ile başlamak gerekiyor konuya. Zira açıklanan rakamların neredeyse tamamı 2013 yılına ait veriler ve bu veriler 2014 yılı sonunda açıklanıyor. Açıklanan resmi rakamlara (!) göre 2013 yılı içerisinde yapılan sosyal yardımların toplam tutarı 20 Milyar Lira (20 Katrilyon). Bu yardımların, aslında adı “Aileyi Parçalama ve Sosyal Sınıf Farklılıklarını Arttırma Bakanlığı” konması gerekirken “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” konan bakanlık tarafından yapıldığı açıklanırken, haberin ilerleyen bölümlerinde bu yardımların detaylarına ilişkin de bazı bilgiler veriliyor. Aslında yardım kelimesinin kullanılması bile doğru değil bence zira hakkı yemek olan bir insanın elindeki yemeği alıp önüne bir kuru ekmek koymak, o kişiye yardım etmek değil, ihanet etmektir, zulmetmektir. Her neyse, verilen istatistiki bilgilere göre; halen düzenli para yardımı alan 3 milyon 100 bin ailenin olduğu ve TÜİK verilerine dayanarak her hanede 4 kişinin yaşadığı varsayıldığında yaklaşık 13 milyon kişinin, sürekli para yardımı aldığı açıklandı. Türkiye de 2013 yılı içerisinde 17 milyon 380 bin kişi, gelir testi yaptırmış (ki büyük bir ihtimalle gelir testi yapan kişiler yardım başvurusu yapmak için bu testi yaptırmıştır.) ve bunun sonucunda (gelir testi yaptıran kişiler arasında) bir haneye giren aylık para miktarı hesaplanarak şu sonuca ulaşılmıştır; Aylık hanesine 0-340 TL arası para giren aile sayısı 790 bin 640 ve bu hanelerde yaşayan kişi sayısı ortalama 3 milyon 360 bin kişi. Yine 341-978 TL arası geliri olan hane sayısı 323 bin ve bu hanelerde yaşayan kişi sayısı 1 milyon 300 bin kişi. Yani gelir testi yapılan nüfusun, %70’i asgari ücretin 3’de birinin bile daha altında gelire sahip(2)…Bu sınıflandırmanın devamında, 2013 yılında 2 milyon 100 bin aileye (yani ortalama 8,5 milyonluk bir nüfus demektir bu) kömür yardımı yapıldığı ifade ediliyor. Rakamlara daha fazla girmek istemediğimizi söylerken, bu rakamların bizzat süfyaniler tarafından açıklandığını, halkın durumunun bu açıklanandan çok daha vahim olduğunu unutmamalıyız. Ancak bu rakamları, zihnimizde genel bir izlenim oluşturması açısından ifade etmek gerektiğini düşünüyoruz.

Şimdi şunu sormak gerekiyor, halkı bu denli muhtaç hale getirmek ve daha sonra onları kendilerini bu hale düşürenlere avuç açtırmak “sosyal yardım” mıdır, yoksa “sosyal zulüm” mü?

Her yıl yapılan sosyal yardımların oranının katlanarak arttığını söyleyenler, bir anlamda fakirliğin de aynı oranda katlanarak arttığını itiraf etmektedirler. İlk etapta bu rakamları ve artan oranları duyan halk, telaffuz etmekte zorlandığı, oysa kendilerinden çalınanın yanında devede kulak bile olamayacak bu rakamları görüp duyduğunda aldanabilmekte ve kendisini muhtaç hale düşüren devlete “Allah lanet etsin” demek yerine “Allah devletten razı olsun” diyebilmektedir. Bu arada, haberlerin tamamında şu hava verilmeye çalışılmaktadır; “Seçim yaklaştı, o yüzden bu rakamlar telaffuz ediliyor.” Ayrıca meşhur edilen bir diğer ifade ise “Zaten hükümetin tabanı makarna ve kömüre endeksli kişiler oluşturuyor” ifadesidir. Bu yanlış ve kasıtlı olarak meşhur edilen bir söylemdir. Öncelikle süfyanilerin oy gibi bir derdi olmadığı gibi rejimin tabanını da makarna ve kömür alanlar değil, Amerika ve Siyonizm oluşturmaktadır. Bu ifade, halkımız küçük düşürmek için meşhur edilmektedir. Zira bu halk, “ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” diyen Bediüzzamanların içinden çıktığı izzetli ve şerefli bir halktır. Ancak Süfyanilerin bu rakamları telaffuz etmesindeki amacı, dolan bardağın taşmasını engellemekten başka bir şey değildir.

Aslında bir şeyi az ya da çok, iyi ya da kötü olarak değerlendirebilmek için elde iki farklı verinin olması gerekir. Şöyle söyleyeyim, yıllar önce bir yakınım bir önceki yıl alınabilecek en yüksek puanın 300 olduğu ve bu tavan puanın o yıl 500’e çekildiği sınavdan, 300 alan çocuğu için “bence iyi puan almış” demişti. Ben de ona nasıl yani pek iyi değil bence deyince, O da, ısrarla yok yok 300 iyi puan, 300 iyi puan bence demişti. Peki, neye göre diye sorunca, çocuğun geçen yıl 170 aldığını ve 300’ün ona göre gayet iyi olduğunu söylemişti. Oysa çocuğu geçen yıldan daha başarısızdı… Yani rakamları da değerlendirirken az mı çok mu, iyi mi kötü mü oluğunu, başka rakamlarla karşılaştırarak anlayabiliriz. Normal şartlarda iktisat da, bir toplumun ekonomik yapısı bir limon gibi olmalıdır denmektedir. Şöyle ki, limonun uç kısmı çok küçük, diğer uç kısmı da hakeza ve orta kısmı ise çok daha büyük. Bu şu demektir; elinizde ki limonun üst tarafta ki o minicik uç kısmı zenginleri, alt taraftaki uç kısmı fakirleri, orta büyük kısmı da, orta halli kişileri ifade eder. Yani bir toplumda çok zengin de çok az, çok fakir de çok az olmalı, orta halliler, tıpkı limonda olduğu gibi çoğunlukta olmalıdır. Oysa süfyanilerin hüküm sürdükleri ülkelerde bu limon var güçle sıkılmış, orta hallilerin kalmadığı, toplumun çok zenginler ve çok fakirlerden oluştuğu bir toplum haline getirilmiştir. Şimdi, yapılan sosyal yardımların miktarı ile sıkılmış limonun üst tarafını oluşturan, ülkenin tamamını sömüren kesimle ilgili bazı rakamlara bakalım ki, doğru bir karşılaştırma yapabilelim ve 300 puanı başarı saymayalım. Yoksa 20 milyar TL sosyal yardım yapıldı denildiğinde, bu rakam baş döndürebilir ve hakikatin şirazesi kayabilir.

Çoğumuz, ülkede petrol ve doğalgaz için ödediğimiz paranın %60’ından fazlasının vergi olduğunu bilmekteyiz. O halde gelin bizzat bahse konu şirketler ve kurumlar tarafından açıklanan bazı rakamlara bakalım; TÜPRAŞ, 2014 yılının ilk 9 ayında 30 Milyar TL (30 Katrilyon) hasılat elde ediyor, aynı şekilde ilk 9 ayda Petrol Ofisinin hasılatı ise, 25 Milyar TL (25 Katrilyon), Aygaz’ın hasılatı 5 Milyar, Petkim’im ise 3 Milyar TL. Şimdi uzun matematik hesaplarına girmeye gerek yok, tüm bu hasılatın 3’de 2’sinin vergi olduğunu bilmek yeterli aslında. Yani devletin sadece bu 4 şirketin eli ile halktan topladığı para 40 Milyar TL’den fazla. Demek ki 20 Milyar TL sosyal yardım, ilk 9 ayda toplana 40 Milyar’ın yanından pek de bir şey ifade etmiyor gibi.

Yılbaşı yaklaşıyor, devletin diyaneti yılbaşı, kumar, eğlence haramdır diyecek, devletin TRT’si, eğlence ile birlikte canlı yılbaşı çekilişini verecek her yıl olduğu gibi. Muhtemelen bu hafta Cuma hutbesinde de, yılbaşında yapılmaması gerekenlerden bahsedecektir. Bu arada TRT, yılbaşı programının, eğlencesinin, çekilişinin reklamlarını başlatmış olacak tabi. Evet evet şu bizim(!) TRT. Hani ödediğimiz her faturada payı (!) kesilen TRT. Hani şu sadece 2012 yılında halka kesilen faturalara eklenen payının 1,2 Milyar TL (1,2 katrilyon, yani açıklanan Aksaray maliyeti(!) kadar hemen hemen) olduğu TRT. Hani bütçesinin %70’ini halktan kesilen paraların ve sadece %3’ünü reklam gelirlerinin oluşturduğu TRT. Ha bu arada 1 yıl içerisinde kesilen trafik cezalarının miktarının 2,2 Milyar TL (2,2 Katrilyon) olduğunu da ifade etmeyi unutmayalım. Ki tüm bunların toplamı ile 20 Milyar TL’yi doğru karşılaştırabilelim.

İlahi! Bizlere yönelik zulmü def etmeye kadir olduğundan asla zulme uğramayalım. İlahi! Bizleri kolayca hidayet edebileceğin içi asla sapmayalım. Rızkımızın bolluğu senin katında olduğundan hiçbir zaman fakir olmayalım. Amin. (İmam Zeynelabidin)

(1) 29.12.2014 Pazartesi
(2) http://www.radikal.com.tr/politika/iste_ak_partinin_sosyal_yardim_gercegi-1260849

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu