Hüseyin Yahya CEVHER

Kim halktan, kim halktan değil? – Hüseyin Yahya CEVHER

kim-halktan-kim-halktan-degil

Kim halktan, kim halktan değil? – Hüseyin Yahya CEVHER

Hz.Nuh(as) kavminin yanına gidip onları tevhide davet ettiği zaman halk başlarını elbiselerinin içine sokar, kulaklarını da parmakları ile tıkardı. Hz.Nuh(as) ısrarla yüce Allah(cc)’ın kendisine emrettiği görevi ifa etmeye devam ederken Sanemler(o dönemki kavmin ismi) Hz.Nuh’u yüzünün üzerine düşünceye kadar dövdüler. Kavmi Hz.Nuh’a her türlü kötülüğü yaptılar, sövdüler, saydılar. Hatta bir seferinde bayılıncaya kadar boynunu sıktılar, öldü diye bırakıp gittiler. Bu süreç belirtildiği üzere 950 sene devam etti ve Hz.Nuh her daim kavmi için ONLAR NE YAPTIKLARINI BİLMİYORLAR şeklinde dua etti.

Her insan, yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğundan ve kıyamete kadar devam eden süreçte emri bil maruf nehyi anil münker farz olduğundan yani cihad hoşumuza gitmese de üzerimize farz kılındığından aynen Peygamberlerimizin tevhid mücadeleleri boyunca gösterdiği sabır ve hilmi göstermek zorundayız. Bundan önceki Soma şehidlerinin hesabını Soma halkı soruyor[1] başlıklı yazımızda değindiğimiz biz halkız ve yüzde 99’uz ifadelerine bir kardeşimizin ““biz %99’uz ” derken ,(isteyerek veya istemeyerek) kendini bu %99 un içinde görmeyenler de var halk arasında.Butür kişilere karşı tavrımız ne olmalıdır?” şeklindeki sorusu üzerine böyle bir yazı yazmayı uygun gördüm.

İyiliği emretme, kötülükten nehyetme süreci çok zorludur. Yukarıda Hz.Nuh(as)’un yaşadığı sıkıntılardan günümüzdeki kitaplara ulaşabilenleri aktardık sadece bundan daha fazla sıkıntı çektiği ve aktarılamayan nice zorluklarla karşılaştığı izahtan varestedir. Günümüz tebliğcileri de kolay bir şekilde sonuca erme veya cennet kazanma hesabında ise bunun böyle olmayacağı zaten Üstad Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin “Cennet ucuz değil, Cehennem dahi lüzumsuz değil” sözüyle anlatılmaktadır aslında.

Hakikatler birilerinin kabul edip etmemesiyle değişmez. Allah birdir. Allah büyüktür. Bu birileri kabul etse de etmese de hakikattir. Halk olduğunu kabul eden kişiler halktır, kabul etmeyenler ise halktan değildir. “Sizden biriniz kendisi için istediğini Müslüman kardeşi için de istemedikçe (kâmil manada) iman etmiş olamaz” hadis-i şerifi ekseninde baktığımız zaman halkın faydasını istemeyen kişi halktan değildir. Kendi menfaatini halkın menfaatine değişen kişi de insan değildir. Dolayısıyla isteyerek bu grubun içerisine girmek istemeyenleri -yani Biz yüzde 99’uz dediğimiz kitle- salıverin gitsin müstekbirlerin uşağı olsunlar zira bu tarz mahluklar bu dünyada ancak uşak olabilirler. Onları halkın arasına almaya çalışarak hem kendimizi yormayalım, hem de gerçek manada kandırılmış ve istemeyerek halka laf atanlara ve kendini halktan görmeyenlere ulaşmamızı engellemelerine izin vermeyelim.

Burada üzerimizdeki ilahi sorumluluğun ne zaman kalkacağı ile ilgili bir durumun sorulduğunu anlıyorum. Buna global ölçekte cevap verme yeterliliğim yok fakat kendi edindiğim bilgiler ekseninde kendi uygulamam hakkında bilgi vermek isterim. Karşılaştığım insan tiplerine göre yaptığım hareketleri aşağıda kısaca özetlemeye çalıştım:

-Hakaret eden, aşağılayan, bilmediği halde çok iyi bildiğini düşünen kimselere bir sefere mahsus olmak üzere hakaret etmeden konuyu daha iyi algılaması için cevap veririm, aynı üslubu sürdürürse hüccet tamamdır. Bu tip kişilerle uğraşmaya gerek yoktur.

-Bulunduğu çevrenin ve şimdiye kadar öğrendiği yanlış bilgilerin tesirinde olan hakaret etmeyen ve bir şeyler öğrenmek isteyen kişilere cevap veririm, tekrar sorar, tekrar cevap veririm. Kısır döngüye girildiği anda, Vesselam derim. Allah yardımcısı olsun.

Zaten kimin halktan olduğunu, kimin halk düşmanlarının uşağı olup halk görünümünde olduklarını bir bakışta anlarız. Umursamaz, kendini düşünen, halkın derdiyle dertlenmeyen, işi gücü nefsi zevkler olan ve sadece kendi ailesi, sevdikleri ekseninde çiçekli, böcekli bir dünya hayal eden, bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantıklı ve her koyun kendi bacağından asılır felsefeli kişilerin halk ile alakası yoktur.

Günümüzde hakikatleri anlattığımız halktan kimseler kimi zaman bizi dinlememekte, dinler gibi yapmakta, bıyık altından gülmekte, gücü yeten olursa alaya almakta, hatta sert üsluplar kullanmakta, yerine göre tehdit etmekte belki de dövmektedir. İzzet ve şerefimizi ayak altı etmeden, değerli fikrimizi kime ne kadar, ne zaman, nasıl, ne oranda vereceğimizi bilmemiz lazım. Bir doktor özeni ile ağrı kesici lazım olana kemoterapi yaparsak o zaman bizde mesul olabiliriz. Ata et, ite ot verilmez.

Sosyal medyada bulunmamız hasebiyle tebliğ sırasında karşılaştığımız kimi zorluklara değinerek yazımızı bitirelim. Anlattıklarımız hoşuna gitmeyen kişiler sinsi karakterli ise gizlice bizi engellemekte dolayısıyla söylemlerimizden emin bir şekilde kendi dünyalarında yaşamaktadır. Ahlaksız karakterli olanlar hakaret etmekte muhatap olduğu kişinin karakteri oranında cevap alarak engellenmekte ve engellemektedirler. Beyni başkalarının cebinde olanlar ise ben bir abime sorayım formatıyla akıl hocalarıyla istişare ederek muhabbeti sürdürmekte. Çok büyük bir kesim ise hiç bu tarz ilişkilere girmemektedirler.

Bu süreçte mücadeleyi asla bırakmamalı, yılmadan usanmadan doğru yola ilerlemeliyiz. Hüccet tamam olduğunda ise Hz.Nuh(as)’un yaptığı dua ile hakkımızda hayır istemeliyiz;
“Nûh: “Ya Rabbî, dedi, halkım beni yalancı saydı. Artık benimle onlar arasındaki hükmünü Sen ver, beni ve beraberimdeki müminleri Sen halas eyle ya Rabbî!”” (ŞUARÂ – 117,118 )

Vesselam.

[1] https://www.halkhaber.org/2014/05/17/soma-sehidlerinin-hesabini-soma-halki-soruyor-huseyin-yahya-cevher/

İlgili Makaleler

3 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu