Süleyman DAĞISTANLI

BU BAKANLARA GERÇEKTEN BAKTINIZ MI? – Süleyman DAĞISTANLI

BU BAKANLARA GERÇEKTEN BAKTINIZ MI? – Süleyman DAĞISTANLI

Söylenilen ile yapılan arasında bu kadar tezatın olduğu başka ülke var mıdır acaba? Bir ülke düşünün ki bakanların ve başbakan yardımcılarının yeniden belirlendiği kabine değişikliğinin duyurulmasından 5 saat önce bakanlık koltuğunda oturan bir zat kendisine yöneltilen kabine değişikliği sorusuna böyle bir şeyden haberi olmadığını söylüyor. Bir önceki kabine değişikliğinde ise bakan olan bir zatın “ben de beklemiyordum açıkçası şaşırdım” diyor. Anlaşılan süfyan dışında olanların fonksiyonu bostan korkuluğu olmak.

Ülkede muhtarlar hem milletvekillerinden, hem bürokratlardan hem de bakanlardan daha uzun süre koltuklarında kalıyor. Bunun yapılmasının çeşitli sebepleri var tabi ki. Öncelikle “Sen bakan oldun biraz da ben olayım” havasında yaşanan değişiklikler, süfyani sisteme kul köle olanların ağızlarına sırasıyla bir parmak bal çalınmasıdır. Gerçi çok geçmeden bunun zehirli bir bal olduğu anlaşılsa da iş işten geçmiştir. Yıllarca önüne kemik atılmasını bekleyip her türlü şaklabanlığı yapanların bakanlık verilmediği için “Allah’a havale ediyorum” demeleri bundandır. Ayrıca ülkede padişahlık ve krallığı kaldırdığını söyleyip her kurumun, her şehrin, her ilçenin başına bir kral atayan süfyani sistem her türlü zulmün, adaletsizliğin ve israfın önünü açarak ülkenin her bir köşesinden bu halka zulm etmenin yolunu bulmuştur. Küçük bir ilçenin başına getirdiği basit bir kaymakam sadece makam odasının yenilenmesi için 200 bin lira harcıyorsa varın gerisini siz düşünün. Değişen her bürokrat ve bakan ile birlikte tüm teşkilatta yaşanan aksaklıklar, eski yapılanların üstüne bir çizik çekilmesi, işlerin aksaması ve alabildiğine israfın önünün açılması bu sık değişikliklerin bilinen ve kasıtlı olarak yapılmasına neden olan sebeplerinden bazılarıdır.

Dün yaşanan kabine değişikliğinde en fazla gündem olan konu bir bakanın twitter hesabında 4 yıl önce attığı twittler oldu. Neymiş bu bakan 2013 yılında Feto’dan söz paylaşmış. Kısa süre içerisinde sosyal medyada en çok konuşulan konu haline gelmesinin ardından bakanın bu hesabı kapattığı görüldü. Her ne kadar akşam saatlerinde hesabın kendisine ait olmadığını söylese de bu söylediğine başta kendi olmak üzere kimse inanmadı. Zira aynı bakanın başka bir sosyal medya hesabından bu twitter hesabına ait gönderileri paylaştığı ortaya çıktı. Her neyse çok önemli değil zaten zira daha önemli konular olduğu için bu önemliymiş gibi kabine değişikliği ile ilgili konuşulan tek konu haline getirildi.

Şimdi gelelim diğer önemli konuya. Bir bakanın Feto’nun bir sözü ile ilgili attığı söylenen bir twitt bu kadar gündem oluyor ancak Feto ile olan bağı sayısız video ve demeç ile sabit olanlar daha üst makamlara getirildiği halde gündem edilmiyor. Fetö’nün devlete sızdığı kendisine söylendiğinde “buna kargaların bile güleceğini” söyleyen adam (!) başbakan yardımcısı oluyor. “Feto bilge bir insandır, ona çete demek büyük haksızlıktır” diyen adam (!) başbakan yardımcısı oluyor. Feto’nun Amerika da kalabilmesi için Texas Senatosunda kefil olan adam (!) Milli Savunma Bakanı oluyor. Gerçi okyanuslar ötesine hasret bitsin gel artık diye seslenenlerin cumhurbaşkanı, Feto’ya hitaben “gel ne olursan ol gene gel” diyen birinin başbakan olduğu bir ülkede bakanların böyle olmaması acayip kaçardı zaten.

Şimdi gelelim milat meselesine. Neymiş 17 Aralık 2013 milatmış, öncesi affedilebilirmiş ama sonrasına müsamaha yokmuş. Neden? Feto’nun ne mal olduğu 2013 yılından sonra ortaya çıkmadı ki. Feto yaptığı bütün işleri 2013 yılından önce yapmadı mı? Kuran’ı atması da, Kuran’ın haşa bir tütün balyasından daha değersiz olduğunu söylemesi de, kuranın haşa yetim kaldığını söylemesi de hep 2013 öncesi. Feto’nun KPSS sorularını çalması, sınavlarda hile yapması bunlar hep 2013 öncesi değil mi? Şimdi sormazlar mı adama dininiz imanınız 2013’den sonra mı aklınıza geldi diye? Şimdi sormazlar mı adama soruları kim çaldırdı diye ? Sahi üye oldukları için yüzbinlerce kamu personelini ihraç ettiğiniz dernekleri kim açtı, kim onay verdi? İşinden edilen yüzbinlerce memurun tamamının maddi anlamda Fetö’ye sağladığı (!) yararın tümünden fazlasını Ankara’yı parsel parsel satanlar sağlamadı mı? Koca (!) devlet büyüklerini kandıran (!) bir örgüt bir öğretmeni, bir şoförü, bir işçiyi kandırmış olamaz mı? Sizin yanılmanız, kandırılmanız bu örgüte hayal edilemeyecek imkânlar sunacağı için sizin yanılma, kandırılma lüksünüz yok. Eğer ki kandırıldıysanız (ki böyle bir şey söz konusu değil) ya safsızın ya da hain ki bulunduğunuz makamlar her ikisini de kaldıracak makamlar değil. Yok, ısrarla kandırıldığınızı söylüyorsanız imkân verin bir zabıt katibi de, bir şoför de, bir işçi de kandırıldığını söyleyebilsin.

Siz miladı yanlış belirlediniz. Hatta milat belirlemek bile gereksiz. Baştan başlayalım; Fetö’nün kanal açmasına, yayınevi açmasına, kitap basmasına, okul açmasına, dershane açmasına, gazete basmasına baştan beri kim izin verdiyse bulalım ve cezasını verelim. Kim Fetö’nün olimpiyatları için para bastırdıysa, kim gözyaşları içerisinde onu ülkeye dönmeye ikna etmeye çalıştıysa hepsini bulalım ve cezalandıralım.

Sizden önceki milletler şu sebeple yok olup gittiler: Aralarından soylu, mevki ve makam sahibi biri hırsızlık yapınca onu bırakıverirler, zayıf ve kimsesiz biri hırsızlık yapınca da onu hemen cezalandırırlardı. (Hadis-i Şerif).

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu