Halk Haber'den...

Hakkını Alamayan Halkımız – Tarık Şamil YILMAZ

Hakkini alamayan halkimiz
Hakkını alamayan halkımız- Tarık Şamil YILMAZ
İslam dini insana çok büyük bir değer vermektedir. “İnsana da ancak çalıştığının karşılığı vardır” (Necm 39) diyerek çalışmanın ve çabalamanın önemine değinmiştir.
‘Çalışmak ibadettir.’ der büyüklerimiz. Tabi çalışmanın ibadet olması ne uğrunda kimin için çalışıldığı ile alakalıdır. Kişinin İslam için çalışması elbette tartışma götürmez.
İnsanın ailesinin geçimini-maişetini sağlamak için çalışması da çok büyük bir ibadettir. Zira Peygamber Efendimiz(sav) Kişinin yaptığı en hayırlı harcama ailesi için yaptığı harcamadır.(Buhari, İman: 53; Müslim, Zekât: 69) buyurmaktadır.
İslam insanı çalışmaya, çabalamaya teşvik ettiği gibi çalışana hakkını vermek üzerinde çok durmuştur. Örneğin;
“İnsanlara mal ve ücretini eksik vermeyin.” (Araf:85)
“Üç kimse kıyamet günü beni karşısında bulacaktır. Benim adımı anıp haksızlık eden, insanı satıp parasını yiyen, birini çalıştırıp da ona ücretini vermeyen” (Kutsi Hadis – Buhari Büyu:106)
“İşçiye ücretini alnının teri kurumadan veriniz.” (İbn Mâce, Ruhûn, 4: İbni Mace 2/817, Albânî Sahihu’l-Cami 1493)
“İşçiyi çalıştırıp hakkını ödemeyenlerin kıyamet günü hasmıyım” (Buhari:6/1020)
“Elinizin altında bulunanlara iyi muamele edin.” (Nisa:36)
“Köleleriniz, sizin kardeşlerinizdir; onlara ihsan ediniz. Güç yetiremediğiniz işlerde onlardan yardım isteyin ve onlara da güç yetiremedikleri işlerinde yardım ediniz.” (Buhari)
“Helâlinden çalışarak, yorgun bir vaziyette yatağına giren insanın günahları affedilecektir”(Câmiu’s-sağîr, c.I, s. 287.)
İslam dini çalışanın emeğine bu şekilde saygı duyduğu ve emeği koruduğu halde günümüzün cahili düzenleri-sistemleri (kapitalizm, komünizm, demokrasi vb.) çalışanın emeğine saygı duymadığı gibi emeği tamamen hebâ etmek ve emek sahiplerini yok etme içerisine girmektedir.
Eski çağlarda kölelere yapılan işkence ve eziyetlere rahmet okutacak derecede günümüz insanları çalıştıklarının karşılığını alamamakta kazançlarıyla karınlarını doyuramamakta ve insanca yaşama şansını bulamamaktadır.
İslam toplumunda ezen ve ezilen diye bir sınıf olamaz. İşçi ile işveren kardeştir ve eşit şartlarda yaşar.
Peygamber Efendimiz(sav) “Her kimin kardeşi hizmetinde çalışırsa, yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin, onlara güçlerini aşan yükler yüklemesin ağır işler yüklerseniz bizzat yardım ediniz.” (Buhari “İcâre”, 10.) buyurarak toplumda ekonomik ayrıcalıklara dayalı bir sınıfın oluşmasını istememektedir.
Üstat Said Nursi (ra) ahir zamanda toplumsal mücadelenin ezen ve ezilenler arasında olacağını; “Devletler, milletler muharebesi tabakat-ı beşer muharebesine terk-i mevki ediyor, zira beşer esir olmak istemediği gibi, ecir olmak da istemez.”(Sünühat, s. 45) diyerek bizlere hakkı yenen halkların hakkını alması gerektiğini ve bu hakkı istemenin insan fıtratından kaynaklandığını haber vermektedir.
Biz Komünizm gibi uygulanması mümkün olmayan herkese her şey aynı ve ortak olsun gibi bir söylem içerisinde değiliz. Her insan çalıştığı kadar ve ortaya koyduğu ürün oranında ücretlendirilsin. Bu ücretlendirmede işçinin hakkı göz ardı edilmesin. Zira bir patron işinin devam edebilmesi için işçilere ihtiyacı olduğunu bilmesi gerekir. Para, sermaye birilerinde olabilir ama güç, kuvvet ve iş yapabilme kabiliyeti de işçide vardır.
Bir ülkenin hatta dünyanın işlevselliği işçinin varlığı ile mümkündür. İş gücü olmasa ne teknolojinin ne para babalarının ne de devletlerin herhangi bir etkisi olamaz.
Tüm bu gerçekler göz önünde bulundurularak ülkemizdeki kodamanlar ve ezilen halk kitlesinin haline bakacak olursak. Millet ve vekili arasında, patron ve işçi arasında uçurumlarla ifade edilebilecek bir tablo ile karşılaşırız.
Ülkeyi ayakta tutan tüm sektörlerde faal bir şekilde çalışan halkımızın durumu ortadadır. Buna mukabil tüm servetlerini halkın üzerinden elde edenler kendilerine kurdukları dünya cennetlerinde yaşamaktadırlar. Yukarıda da dediğimiz gibi herkes aynı ücreti alsın demiyoruz. Tabii ki bir doktor bir mühendisin ortaya koyduğu ürün yüzlerce hatta binlerce insanın istifadesine sunuluyorsa o ona göre ücretlendirilsin. Ama kimsenin hakkı yenmesin. Birileri milyon dolarlık vurgunlar yaparken birileri açlıktan ölmesin. Milletle-vekili arsındaki maaş farkı 20-30 kat olmasın.
Son olarak, bir insanın sadece insan olması ve insanca yaşaması için, şu anda ülkemizde işçiye tanınan hakların ve verilen ücretlerin çok daha fazlasının verilmesi gerekir. Vesselam…

İlgili Makaleler

Bir Yorum

  1. Hay ağzına sağlık. Modern kölelik asgariücret ve memur maaşı, emekli maaşı vs. Hepsi kölelik düzeninin araçları

sukut için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu