Halk Haber'den...

BATILIN İKTİDARI – Cabir AÇIKSÖZ

batilin-iktidari
BATILIN İKTİDARI – Cabir AÇIKSÖZ

Bilindiği üzere Hak tektir. Oysa batılın çeşit çeşit görüntüleri olabilmektedir. Bizim bu yazımızda amacımız ise batılın en şedid, en sinsi, en tehlikelisi olan münafık versiyonunun iktidarını irdelemek olacaktır. Bunu da Rabbimizin bizlere nifak iktidarını anlattığı çerçevede tanımaya çalışarak yapacağız. Gerçi Kuran’da münafıklarla ilgili ayet çoktur. Ama onların iktidarı ele geçirdiklerinde ne yapacaklarına dair ayetler Bakara süresinin 203-204. ayetlerinde anlatılarak, adeta bu yönetimlerin fotoğrafı çekilmiş gibidir. Rabbimizin böylesine kısa ayetlerle, münafık yönetimleri mükemmel bir tarzda betimlemesi Kuran’ın mucizevi yanını gözler önüne sererken, olayın ne kadar hassas olduğunu da bize göstermektedir. Ayrıca “şu Bakara ne makara” diye Allah’ın kelamıyla alay eden bu rezil güruhun iktidar tasvirlerinin de bu sürede yer alması ayrıca dikkate şayan bir husustur.

Şöyle başlar Allah Azze ve Celle: “İnsanlardan kimi de vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözleri senin hoşuna gider ve o kalbindekine Allah’ı şahit tutar. Halbuki O, İslâm düşmanlarının en yamanıdır.(Bakara 204)” Münafıkların iktidar yolculuğunun en başındaki hallerinin anlatımıdır bu ayet. İkidara kurulabilmek için halkların hoşuna gidecek vaadlerde bulunurlar, öyle ki ağzından girer burnundan çıkarlar, yol yapacağız, iş bulacağız, şunu edeceğiz, bunu yapacağız, hedefimiz adalet, refah, kalkınma türü sözlerle, zaten zulümden ve sefaletten bunalan halkların kendilerine gönül vermelerini sağlarlar. Buna bir de Allah’ı, Kuran’ı, dini alet ettiler mi dinlerine sıkı sıkıya bağlı olan halklar “e daha ne olsun” kıvamına gelmişler demektir. Önceden yasak edilmiş olan İslamın bazı emirlerinin serbest kılınacağına dair vaadler ve yeri geldiğinde serbest etmeler toplumu daha bir kendilerine bağlı hale getirir. Aslında bu dost görünümlü iktidar sahipleri Allah’ın mükemmel ifadesiyle, İslam düşmanlarının en yamanıdırlar. Dolayısıyla insanlığa düşmanlıkta en yaman, en azılı olan, hedefleri tamamen mazlum halkları kendi kontrollerine alarak, vatanlarını küresel emperyalizmin ve deccaliyetin çıkarları için kullanmak olan münafık iktidar, halkı ise gram gram tüketmek peşine düşecektir. Ne hazindir ki, köy kurda emanet edilmiştir artık.

Ve ikinci perdeye geçilir. “İş başına geçti mi yeryüzünde fitne-fesat çıkarmak, ekini ve nesli helak etmek için koşar. Allah ise fesadı sevmez(Bakara 205)” Bu melun iktidarın ilk vazifesi fitne-fesatın toplumda yaygınlaştırılarak, toplumun kılcal damarlarına kadar fitne tohumlarının serpiştirilmesidir. Öyleki, etnik ve mezhepsel ayrımın durmaksızın kaşınması, sol yada sağ cenaha ait fraksiyonların kendi içlerinde bile bölük pörçük olmasının sağlanması, bu şekilde toplu düşünmenin, toplu hareket etmenin önüne geçilmesi hedeflenmiştir. Yine tüm bu fraksiyonların başlarına genellikle kendi adamlarını getirerek durumu her daim menfaatlerine uygun bir tarzda yürütme de bu iktidarın marifetlerindendir. Öyle ki iktidarıyla, muhalefetiyle taban sokaklarda birbirini yerken, yönetici kadrosu olan fitne odakları sarmaş dolaş olmakta, sadece oturdukları yerden halkları daha da bir kışkırtmaktan da geri durmamaktadırlar. Halkı böylesine türlü türlü kamplara bölen bu iktidar, uluslar arası arenada da aynı rezil görevini ifa etmekten bir an geri durmamakta, “komşularla sıfır sorun” diye çıktığı dış siyaseti “sıfır komşu” siyasetine evrilmekte, küresel emperyalizmin bölgeyi kan gölüne çevirmesine ise ön ayak olmayı huşu içerisinde yerine getirmektedirler.

Münafıkların iktidarının bir diğer faaliyet alanı ise; ekini ve nesli aşamalarıyla bozma, azaltma ve yok etme girişimidir. Malumdur ki, bedensel anlamda sağlıklı bireyler olabilmek için sağlıklı beslenmenin önemi çok büyüktür. Münafık iktidarlar içinse sağlıklı bireylerin olduğu toplum başlı başına bir tehlikedir. Bunun için işe ekinin, sebze ve meyvelerin yani tarımın ana malzemesi olan tohuma el atarak başlarlar. Halkın kendi yetiştirdiği tohumlar yasaklanır, dışlanır. İsrail tohumu adı verilen, halka “en makbul olanı bu” diyerek dayatılan, tamamen genetiğiyle oynanmış, doğal olmayan, kısır, ileri vadede birçok hastalığın davetçisi olan tohumlar satılır. İlk etapta önceki doğal olarak yetişen üründen kat kat daha fazla ürün veren bu yeni tohum toprak sahiplerini cezbeder. Ve zokayı yutarlar. Çünkü iş burada kalmayacaktır. Birgün tarlalarına, bahçelerine girdiklerinde o güne kadar karşılaşmadıkları bir böcek türüyle, ya da bir hastalık türüyle karşılaşırlar. “Bu nedir?” bile diyemeden, bu yeni hastalığın panzehiri olan bir zirai ilacın çıktığını haber alırlar. Kullanılan bu zirai ilaç hastalığı bitirir lakin yeni bir hastalığa davetiye çıkarır ve bir ilaç daha ve bir hastalık daha. Bu işlem ta ki çiftçinin zirai ilaçlara ve yaptığı diğer harcamalara yaptığı masrafın, kazanacağını karşılayamadığı güne kadar devam eder. Sonrası malum bozulan tarım, yenilen bu ürünlerin meydana getirdiği türlü türlü hastalıklar ve bir tarım ülkesinin buğday hatta saman ithal edecek zavallılığa ulaşması. “Hayaldi gerçek oldu” tadında değil mi?

Bir diğer mesele neslin bozulması ve yok edilmesi meselesidir. Bu vazife aslında birkaç koldan yürütülür. Bedensel anlamda yiyecek ve içeceklerin bozulması, hormonlu gıdaların bile bile yaygınlaştırılması, şehir su şebekelerini “yeniliyoruz” sloganı adı altında bozarak halklara zehrin yavaş yavaş verilmesi, alkol-uyuşturucu-fuhuş-eğlence kültürünün gençliğin ömrünü tüketmesi, haramlara alıştırılan gençliğin evliliği, bir aile kurmayı kötü görmesi, arttırılan üniversite sayısıyla aslında bilginin değil ahlaksızlığın çoğalmasının hedeflenmesi, ileri vadede birbirine öfkeyle bilendirilerek kuklacıyı değil kuklayı hedef tahtasına koyan marjinal yapılara mensup gençlerin birbirine kırdırılması ve daha niceleri. Neslin tüketilmesi ve yok edilmesi için gece gündüz demeden süren bir uğraş içindedirler Allahın gazabını hak etmiş münafık iktidarlar.

Tabi ki bu anlatılanlar münafıkların iş başına geçtiklerinde yapacaklarının resmi olduğu gibi, eğer bu uyarıyı dikkate alırsak bu resimden kurtulmanın da yolu olabilecektir. Yüce Allah’ın bizlere münafık iktidarların anatomisini böylesi beliğ bir tarzda anlatması tesadüfi değildir. Bu bir ikazdır hem de önlemini acilen alın dedirten bir ikaz. Malesef şu an birebir yaşamakta olduklarımızdan kurtulmanın yolu açıktırki Islamın sinesine dönerek olacaktır. Denildiği gibi hiçbir şey için geç olmadığı gibi zararın neresinden dönersek kardır. Bizlere “yine bizi, hep bizi seçin” denildiği bugünlerde bu münafık iktidarlara vereceğimiz cevap şu olmalıdır:

“Mülk-ü Beka’dan şu dünyaya
Şehadete çıkmaya geldik
Gerek süvari, gerek yaya
Batılı yıkmaya geldik

Huzurullah’da hep durmaya
Aşkıyla hem yanmaya geldik
Muhammedi devlet kurmaya
Şevkiyle kanmaya geldik” Vesselam.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu