Yazarlarımız'dan...Zülfikar DOLUNAY

Öz Muhammedi İslam ile Amerikancı İslam’ın Karşılaştırması Bölüm-2

İSLAM; sözlükte “slm” kökünden türemiş esenlik, barış, selamet, huzur ve saadet gibi anlamları içinde barındırmaktadır. İslam dini, insanlığın selametini, felahını, kurtuluşunu, esenliğini, huzur ve saadetini sağlayacak bir dünyayı inşaa etmek-ortamını sağlamak için Yüce Allah (cc) tarafından peygamberler ve ilahi kitaplar-mesajlar aracılığıyla yeryüzüne gönderilmiştir. Peygamberler tarihi bu hakikatlerle doludur. Tüm peygamberler kendi dönemlerinde insanlığı sömüren, insanların kanları, canları, emekleri üzerine saraylar inşa eden, insanları hem fiziksel hem de zihinsel olarak köleleştiren zalimlere ve vampir düzenlerine karşı amansız bir mücadeleye girmişler ve bu konuda asla taviz vermemişlerdir. Hz.İbrahim (as)’ın Nemrud sıfatıyla insanların halkın başına ilah-kral!!??olarak geçen zalim diktatöre karşı mücadelesi veya Hz.Musa (as)’ın piramitler-saraylar sahibi, nefsini ilah edinip tüm halkı kendine kul köle görüp her yönden sömüren Firavun’a karşı mücadelesi Kuran-ı Kerim de geniş izahatlarla anlatılan ibret dolu kıssalardır. Tüm âlemlere rahmet olarak gönderilmiş Şanı Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (saa)’in nurani hayatının her anı her dönemi hak hakikat dersleri ile doludur. Peygamberimizin bu dünyaya geldiği çağ insanlığın en karanlık dönemi diyebileceğimiz ki aklın-vicdanın-ahlakın-onur ve şerefin-iffetin-adaletin-hak hukukun-hürriyetin-barışın-huzurun yerine cehaletin-şirkin-putperestliğin-zulmün-diktatörlüğün-köleliğin-sömürünün en dip noktasının yaşandığı-yaşatıldığı insanlığın her yönden feryat ettiği bir zaman dilimiydi. Mekke’nin liderliğini yapan bazı aşiret-kabile önderleri öyle bir zorba düzen-rejim-sistem kurmuşlardı ki kendileri her açıdan dokunulamaz-ilişilemez-eleştirilemez (eleştirenler hakkını arayanlar herhangi bir yaftalamayla cezalandırılır sesi kestirilir) bir konumda bulunurken, toplum ise aç-fakir-savunmasız-köle-cahil-düşünemeyen-kanı emilen ancak ses çıkaramayan-türlü vergilerle-haraçlarla sömürülen fakat hakkını savunamayan-görünürde özgürce gezebilen gerçekte ise hiçbir hakkı olmayan mahkûm konumunda idi. Kölelerin ise zaten bir hakkı olamazdı. Karınlarının doymasına şükretmeleri ve sahiplerine-patronlarına-işverenlerine köleliğe devam etmeleri sürekli telkin edilirdi.Halkın arasında fuhşun-ahlaksızlığın-içkinin-kumarın-tefeciliğin-faizin-cinayetlerin-kan davaların kurulu zulüm düzeni tarafından yaygınlaştırılması-millileştirilmesi ve çeşitlendirilmesi insanların sadece kendi sorunlarıyla uğraşmalarını-uyuşmalarını ve uyanmamalarını sağlamaktı ki böylece kendi şeytani-sömürü düzenlerinin-devletlerinin devamı sağlanabilsin. İşte böyle bir zifiri karanlık dönemde, Rabbimizin rahmet eli olarak girdaba saplanıp kurtarıcı arayan biçare insanlığı hem maddi hem manevi yönden içine düştüğü kör kuyulardan şefkat eliyle çekip kurtaran-arındıran-bilinçlendiren-gerçek özgürlüğe-kurtuluşa kavuşturan Hatem-ül Enbiya olan Peygamber Efendimiz(saa) tüm ihtişamıyla insanlık semasına tulu edip aydınlattı. “ La ilahe” diyerek tüm putları-kendini ilahlaştırmaya çalışan diktatörleri-zorbaları-kan emici zalimleri-kralları-insanları sömüren liderleri ve şeytani düzenlerini-ezici yok edici sistemlerini reddetti-yoksaydı-tüm gücüyle karşı durdu-ta bu insanlık düşmanlarını yıkıp yerine topluma gerçek hak ve hürriyeti-adaleti tesis edip kurtuluşunu-huzur ve saadetini sağlayacak İslam’ı ikame edinceye kadar bir an bile durmadı öyle ki, “…güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler yine de bu görevimden (insanlığın mutlak kurtuluşu için mücadeleden) vazgeçmem. Ya bu yolda ölürüm ya da zafere (insanlığın dünya ve ahiret kurtuluşu sonucuna ) ulaşırım.” Diyerek İlahi görev ve sorumluluğunu ne derece önemsediğini bizlere de bir ders olarak belirtti. “İllallah” diyerek kainatı yaratan, varlıklarla donatan ve onların ihtiyaçlarını karşılayan gerçek İlah-Rab ve Mabud olan Allah (cc)’ı ve O’nun en değerli ve en mükemmel yarattığı insanın gerçek kurtuluşuna-insani değerlerinin kemaline vesile olacak-ortam sağlayacak olan İlahi mesajların bütünü olan İslam’ı tanıtıp yürürlüğe koydu. İnsanlığa seslenerek “Benden sonra size iki ağır emanet bırakıyorum bunlar Kuran-ı Kerim ve Ehl-i Beytim’dir. Bunlara sımsıkı bağlandığınız müddetçe sapmazsınız” “Ehl-i Beytim Nuh’un gemisi gibidir. Binen kurtulur binmeyen boğulur.” Ve daha nice nurani-aydınlatıcı buyruğu-beyanı kıyamete kadar gelecek tüm insanlara mihenk taşı-hakikat ölçüsü olmuştur. İnsanlığın necatına-kurtuluşa sevk eden-yönelten-sıratı mustakim olan Allah(cc)’ın bu dosdoğru yoluna biz “ÖZ MUHAMMEDİ İSLAM” diyoruz. Bu yol dışında bu yola zıt din adına-İslam adına afyonlayan-uyuşturan-hipnozlayan-saldırtan-saptıran-sömüren-kanını emen-saray sahiplerine, zulüm düzenlerine kul-köle yapan-dünya emperyalizmine ve siyonizmine hizmet ettiren şeytani yola biz “AMERİKANCI İSLAM” diyoruz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu