Süleyman DAĞISTANLI

Kim Bu Kıskançlar? –Süleyman DAĞISTANLI

kıskanç
Bugünlerde sosyal medyada ve halkın arasında gündem olan “batı bizi kıskanıyor” meselesi üzerine bir şeyler yazmak istedik. Malum şahıs bir mitingde yapılan barajlar, yollar ve köprüler yüzünden batının kendilerini kıskandığını söylüyor. Öncelikle kıskançlığın ne demek olduğuna ardından kıskanılacak işlerin olup olmadığına ve daha sonra da bu söylemin sahibinin ve temsil ettiği sistemin bizzat kendisinin varsa kıskanılacak taraflarından bahsetmeye çalışacağız.
Kıskançlık, kişinin kendisinde olmadığını düşündüğü bir şeyi başkasında gördüğü anda oluşan ve genellikle o kişiye kendini kötü hissettiren duygudur. Aslında kıskançlık şifa arayışında olunması gereken bir çeşit hastalıktır. Ancak birinin kendisinin başkaları tarafından kıskanıldığını dile getirmesi onun narsistliğinden ileri gelir. Ancak bir insan hem kıskanmıyor hem de kıskanılmıyor üstüne üstlük bunu bildiği halde tabanına kıskanıldığı için eleştirildiğini söylüyorsa bu kişi için kullanılacak en hafif ifade münafıklık olur. Zira bu kişi yaptığı ifsadın ve zulmün ne derecede olduğunu bilir ve her geçen gün yeni zulüm ve ifsat yolları arar, bu niyetini gizlemek ve zulümlerini meşru göstermek için de yeni düşmanlar icat etmesi, suçu onlara atması ve hatta başarılı (!) işlerinden dolayı kıskanıldığını söylemesi tam anlamıyla süfyanice bir iştir.
Yıllar yılı türlü zulümler ile sayısız zalim ile imtihan edilen bu ülkenin insanları, öfke patlaması yaşayıp zulüm düzenlerini tarumar etmemesi için sistem tarafından yeni zulüm ve ifsat stratejilerine maruz bırakılmış, bir anlamda sistem ve o sisteme düşman olan halk arasında yeni ve yapay bir bağ kurulmaya çalışılmıştır. Bunu yaparken zihinlerde ıslah ile hizmet yer değiştirmiş, yıllarca yapılmayan en temel bazı işler yapılmış (!) ve bu bir lütuf gibi halklara empoze edilmiştir. Aslında yapılan her eylemde olduğu gibi hizmet olarak gösterilen her eylem de halkın ifsat edilmesi için yeni yollar haline getirilmiştir. Yapılan yollar ile zulüm tüm ülkeye daha rahat ulaştırılmaya başlanmış, koca bir ülke ifsad edilirken halktan alınanlar ile yapılan ve üzerinden geçerken dahi halkın soyulduğu bazı işler vitrine konulmuş, yapay bir kitle oluşturularak halkların sisteme yeniden bağlanmasının sağlanması için çalışılmıştır.
“Batı bizi kıskanıyor” konusuna gelince; Ülkenin tüm yerli kaynaklarının, hâlihazırda var olan işletmelerin özelleştirme adına yandaşlara ve yabancı sermayelere peşkeş çekildiği, yer altı ve yer üstü zenginliklerinden halkın zerrece faydalandırılmadığı, üretim yapabilecek insanların önünün kesildiği, yok edildiği, üretime değil tüketim dayalı bir toplum oluşturmak için her türlü yolun denendiği bir ülke düşünün. Bu öyle bir ülke ki övünülen yollar üzerinde geçen tüm araçlar ve bu araçlara yakıt alınan petrol istasyonları dahi yabancı ülkelerin şirketleri. Bu araçların muayenesi dahi yabancı ülkeye peşkeş çekilmiş bir oluşum ile yapılıyor. Alt tüketim ürünlerinin ayrıntısına inmeye gerek yok zaten. Aldığımız ürünlerin menşeine bakmamız ne durumda olduğumuzu gösterecektir zaten. Ama birkaç örnek verelim yine de. Her yıl sayısız sınavın yapıldığı ve yüzbinlerce, milyonlarca hatta toplamda onmilyonlarca insanın dâhil olduğu bir ÖSYM var. Yakın zamanlarda sınava girenler bilir, bu sınavlarda öğrencilere verilen ve pek bir maddi değeri olmayan kalem tıraş dahi Alman üretimidir. Kullanılan elektronik cihazlar özellikle cep telefonları dahi kıskanıyor denilen ülkelerin. Bir başka örnek; Kastamonu vardır hani şu dünyanın en kaliteli sarımsağının yetiştiği il. Ama marketlerde çin malı sarımsak görmeye alışmış olabilirsiniz. İlk gördüğümde çok şaşırmıştım bir file içerisinde hepsi aynı boy ve birebir aynı sarımsaklar ve altında çin malı yazısı. Aslında sanayi ürünleri ve teknolojiyi bir kenara bırakıp tarım ve hayvancılık alanında ülkenin ne hale getirildiğine bakmak yeter de artar bile. Samanın ithal edildiği bir tarım (!) ülkesi, hem de yabancılar tarafından kıskanılan (!).
Hani bir de Marmaray var. Şu 1994 yılında İngiltere ile Fransa’yı birbirine bağlayan ve Marmaray’ın yaklaşık 47 katı olan Manş Tüneli var bir de. 20 yıldan uzun bir süre önce yapılmış ve hem de kıskanılma vesilesi sayılan Marmaray’ın 47 katı uzunluğunda, sahi biz de kıskandık mı onları onların bizi kıskandığı kadar? Hani bir de köprüler var, şirketlere peşkeş çekilen, yapım maliyeti halka yüklendiği gibi yapımından sonra da halkın para ile geçtiği, Japonların yaptığı, alman malı mercedesler ile siyasilerin üzerinden geçip açılışını yapıp ardından kıskanıldığımızın(!) dile getirildiği köprüler.
Ülkede yollarda olan popüler 8 araç markasının üreticisi olan Almanlar, en az 5 araç markası olan Japonlar neden bizi bu kadar kıskanıyorlar, acaba onların üretici oldukları halde belirlediği satış fiyatının %140’ı oranında özel tüketim vergisi belirleyen bir haraç pardon vergi sistemi yüzünden olabilir mi? Sahi biz mi kıskançlık duygularımızı yitirdik yoksa bu batı ve yabancılar mı çok kıskanç (!).
Ama şurası var ki batılı halkların başına musallat olmuş zalim liderler bu ülkede böylesine şerefli bir halkı böylesine alçakça politikalara maruz bırakan, her türlü ifsadı yaymak için elinden geleni yapan ve bunu İslam ve Müslümanlık adının arkasına gizlenerek yapan bu süfyani sistemi ve başındaki süfyaniyi çok kıskanıyordur. Ama bu halk zamanı geldiğinde bu sisteme ve temsilcilerine öylesine bir darbe vuracak, kokuşmuş beynini öylesine darmadağın edecek ki, süfyani sistem ve başındaki süfyan, zalim yöneticilerin kıskandığı biri olmaktan çıkıp batılı halkların hayranlık duyduğu bir zafer ile tarihe gömülecektir inşallah.

İlgili Makaleler

Bir Yorum

  1. İlahi O Günleri Görmeyi Bizlere en Kısa Zamanda Nasip et AMİN,,, Rabbim kalemine güç versin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu