Süleyman DAĞISTANLI

HASTA OLAN KİM? – Süleyman DAĞISTANLI

hasta-olan-kim

HASTA OLAN KİM? – Süleyman DAĞISTANLI

“Küçük bir köye giden biri, bütün köy ahalisinin sürekli kaşındığını görür. Buna şaşırır, hayretler içinde kalır. Biraz ilerler ve bir çay ocağına girip oturur. Orda da durum aynıdır, oturup kendilerini kaşıyan bu insanları seyretmeye koyulur. Hemen ardından birdenbire insanların kendisinin etrafında halka yaptığını fark eder. Daha sonra birkaç kişinin kendisini alıp hastaneye götürmek için geldiğini anlar. Köylüler, kendileri ile aynı durumda olan ve sürekli kaşınan doktora, köylerine bir hastanın(!) geldiğini haber vermişler. Bu kişi meğer kendisini kaşımama hastalığına yakalanmış.(!)”

Kalplerinde olan hastalıkları sebebi ile hakkı ters yüz ederek insanları kendilerine müştak eden insi şeytanlar ve deccali-süfyani sistemin temsilcileri, tarih boyunca hakkı yalnız bırakma ve marjinalleştirme çabası içerisinde olmuş ve kalplerinde olan hastalık nedeni ile sağlıklı olan hakkın temsilcilerini hastalıklı olarak lanse ederek yalnızlaştırmayı, sonuç olarak tabilerinin dünya ve ahiretini tarumar etmeyi amaçlamışlardır. Ahir zaman gibi dehşetli bir zamanda süfyanilik tozuna bulanan ve hastalıklarının farkında dahi olmadan hakkın temsilcilerini hasta zannederek tedavi(!) etmeyi, felaha(!) erdirmeyi amaç edinen yığınlar, on binler karşısında ki 72 ler misali az sayıdaki hakk temsilcilerini gördüklerinde şaşırmakta ve bir anlamda onları hasta sanmaktadırlar. Hakkın temsilcilerine bakarak aslında kendilerinin hasta olduklarını anlamak ve çözümler bulmak yerine, kendilerine bu hastalığı bulaştıran ve hastalığın, kaşıntının sebebi olan süfyanilerin yaltakçılarını, hakkın temsilcilerine çözüm olarak sunarak acınacak hale düşmektedirler. Yarasa misali ışıktan rahatsız olmanın da ilerisine geçen bu kişiler, bir de kalkıp gömüldükleri karanlığa bulaşmayan ve temiz, sağlıklı kalan kişileri karanlığa çekmeye çalışmakta, karanlıkların içine hapsolmamayı hastalık saymaktadırlar.

İslam coğrafyasında, deccali ve süfyani rejimler aracılığı ile Amerikancı İslam hastalığına yakalanan kişiler, Öz Muhammedi İslam’ın temsilcileri ile karşılaştıklarında dönüp kendilerine bakmak yerine, bu kişileri hasta(!) ve yanlış(!) olarak addetmekte ve hatta kendilerine bu hastalığı aşılayan ve kaşıntının kaynağı olan bel’amları çözüm olarak sunmaktadırlar. Farklı isimli ve farklı renkli ancak mayaları aynı süslü yılanlar misali olan bel’amlar, insanların hastalıklarını arttırmaktan başka bir işe yaramamakta ve halkların, içerisine düştükleri karanlığın, hastalığın, kaşıntının vermiş olduğu zevk(!) ile halinden memnun köleler olarak yaşayıp ölmelerini sağlamaktadırlar. Süfyanilerin tozuna bulaşmadığı ve temiz kalabildiği için hakkı haykıranlara hasta gözüyle bakılan bir toplum oluşturan süfyaniler, böyle bir ortamda kaşınmayı, hastalığı marifet(!), sağlıklı olmayı ise maraz olarak lanse edebilmeyi başarmışlardır.

Süfyaniler tarafından hak o kadar ters yüz edilmiştir ki, hakkın temsilcileri bulundukları ortamlarda hastalığa tutulmuş kişiler gibi algılanmakta, süfyanilerin hile tozlarına bulanan ve hastalığının farkında olmayan kişiler tarafından şaşkınlıkla ve hayretle karşılanmaktadırlar. Günahların umuma yayılması ile de, günaha ellerinden geldiğince bulaşmayan ve takvalarını koruyan kişiler de toplumda hastalıklı gibi algılanmakta, hayretle karşılanmaktadırlar. Toplumsal meselelerden güncel olaylara, dünya siyasetinden tarihin yorumlanmasına kadar süfyanilerin tozlarından uzak kaldıkları için fıtratları gereği olayları iyi okuyabilen ve hakka endeksli bir yorum getiren kişiler, bulundukları çevrelerde, süfyanilerin oyunlarına kanmış kişilerce hayretle karşılanmaktadır.

Sağlıklı toplumlarda hasta olmanın ekstra bir durum olduğunu bilen süfyaniler, hakkı yok edemedikleri için, toplumu hastalıklı hale getirerek, sağlıklı olmanın hastalık olarak algılanmasını sağlamaktadır. Hastalıklı hale gelen toplumun içerisine de doktor(!) diye, hastalığın asıl müsebbipleri olan süfyanilerin yaltakçıları olan bel’amları yerleştirenler böylece, toplumun doktora başvurdukça hastalığının artmasını sağlamışlardır.

Kur’an da açıkça ifade edilen haramların devlet eli ile işlenmesinde ve halkın buna duyarsız kalmasında da yine yoğun günah ve isyan ile hastalıklı hale getirilen toplumun içerisine yerleştirilen ve hastalığın artmasına neden olan bu doktorların(!) büyük bir etkisi vardır. Örneğin Allaha ve Resulüne savaş açmak olan faiz gibi bir günah toplumda o kadar yaygın hale getirilmiştir ki, bunun ne denli büyük bir günah olduğunu, bu günahı yaygınlaştıranların ise ne denli kâfir olacağını söyleyen kişiler toplumda hayretle karşılanmakta, kaşınmadan duramayan kişiler tarafından, sağlıklı olan bu kişilere doktor diye bildikleri bel’amlardan fetvalar ve tedavi(!) yolları sunulmaktadır. Faiz, ahlaksızlık, hırsızlık gibi günahların yaygınlaştırıldığı toplumlarda, hastalıklı hale getirilen insanlar, karşılaştıkları sağlıklı kişileri hayretle karşılamakla kalmayıp, hastalığın daha da artmasına ve duyarsızlaştırılmasına yönelik fetvalar verenleri çözüm yolu olarak göstermekte, böylece günah ve hastalıklar içerisinde debelenip durmaktadırlar.

Sonuç olarak deccali ve süfyanilerin hileleri, entrikaları ile Amerikancı İslam tozuna bulanan ve hastalıklı hale gelen kişi ve toplumların tek kurtuluş yolu olarak Öz Muhammedi İslam karşımıza çıkmaktadır. Süfyaniler ve onlara endeksli bel’amlar, bu oyunlarının perde arkasında gizli kalacağını zannedebilir, fakat Öz Muhammedi İslam’ın güneşi onların hem iç ve hem de dış durumlarını apaçık ortaya koyacak ve tüm oyunları deşifre edecektir. Hakkın gelmesi ile batıl yok olacak, gönüllere şifa olarak bizlere bahşedilen Öz Muhammedi İslam ortaya konulduğunda da Amerikancı İslam’ın nasıl bir maraz olduğu anlaşılacaktır. İşte bu noktada hastalıklar içerisinde dünyaları ve ahiretleri hüsrana uğratılmaya çalışılan halklara karşı Öz Muhammedi İslamı tanıyan sağlıklı kişilere büyük görevler düşmektedir. Panzehir sunulduğunda zehrin acılığı ve ölümcüllüğü ortadan kalkacağı gibi, Öz Muhammedi İslam da halklara sunulduğu zaman ne hastalığın virüsü olan süfyaniler ne de o virüsleri halklara türlü yollarla enjekte eden bel’amların bir hükmü kalmayacaktır. Yeter ki, sağlıklı olanlar hastalıklı olanlar karşısında komplekse kapılmasın, marjinal kaldığını düşünmesin ve kınayıcıların kınamasından korkmasın. İşte o zaman doğan İslam güneşi, ak zemherilerin koca kardan adamlarını temmuz güneşi gibi eritecek ve adalet tüm dünyaya hâkim olacaktır.

İlahi! Bizleri emrini gözetip günahtan uzaklaşan, ahiret için zahmet çeken, sabrı kurtuluş bineği yapan, takvayı ölüm günü için azık olarak hazırlayan, içindeki ıstırabı takva suyu ile yatıştıran, ibret alan, ders çıkaran, kınayıcının kınamasından korkmayan, kendini ve çevresini ahir zamanın fitnelerinden koruyabilenlerden eyle. Amin.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu