Kaynaklar'dan...

Karakolda dayakla ölüme beraat verildi

mustafa-kukce

Mustafa Kükçe’nin ölümünden iki yıl sonra açılan ve beş yıldır devam eden dava, İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde geçen 16 Ekim’de karara bağlandı. Mahkeme heyeti, sanık olarak yargılanan yedi polisi, ‘suçu işledikleri sabit olmadığı’ gerekçesiyle beraat ettirdi.

Mustafa Kükçe, 14 Haziran 2007’de gözaltına alındığında 24 yaşındaydı. Ümraniye’de, babasıyla bir gecekonduda oturuyordu. Üç çocuk babasıydı. Yoksuldular. Düzenli bir işi yoktu. O gün, hırsızlık iddiasıyla gözaltına alınmıştı. Üç ayrı karakola götürülen Kükçe, son üç gününde şunları yaşadı:

* İlk gün; Ümraniye Şehit Sevgican Polis Merkezi’ne, ardından da Dudullu Şehit İsmail Akkoyun Polis Merkezi’ne götürüldü. Ertesi gün çalıntı ihbarı üzerine Çakmak Polis Merkezi’ne getirildi. Polise göre araçtan inerken baygınlık geçirip yere düştü.

* O içerdeyken, ailesi karakol önündeydi. Amcasının oğlu Ali Yılmaz’ın iddiasına göre kendilerine küfür ve hakaret edildi, yumruk atıldı. “Pis Çingeneler” ve “Pis Aleviler” denildi.

* Saat 16.40’ta Ümraniye Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Polise göre Kükçe, araçtan inmeye direnmiş, kendisini yere atıp yerde uzanmıştı. Muayenesinde, morluk ve şişlikler saptandı.

* Vahim bir çelişki vardı: Polis “Gözetim izni aldık” derken, Polis Merkez Amirliği’nin savcılığa gönderdiği rapora göre, gözaltı kaydı yoktu. Yani, ‘kayıtdışı gözaltı’ uygulanmıştı. “Nezarethanedeki kameranın kayıtlarını gönderin” talebineyse “Kameramız arızalı” yanıtı verildi.

‘KÖPEK ÖLÜSÜ GİBİ…’

* Kükçe, o akşam Ümraniye Adliyesi’ne götürülürken, ailesi de adliye önünde toplandı. Ali Yılmaz’a göre Kükçe, dört polisin kolları arasında savcılığa çıkarıldı: “Yürüyemiyordu. Çok kötüydü. Köpek ölüsü gibi sürüdüler.”

* Kükçe, Savcı Faruk Sarıoğlu’nun karşısındayken yanında Avukat Abdulaziz Levent vardı. Levent de Kükçe’yi sağlıklı görmemişti: “Polislerin kollarında getirildi. Ayakta duramıyordu. İfadesini oturarak verdi. Savcı, ‘Dövdüler mi seni’ diye sorunca ‘Tansiyonum var’ dedi.”

* Tutuklandı. Çıkışta, annesine “Ana ağlama, peşimden gel” demişti.

* Ümraniye Cezaevi Başmemuru Binali Karadağ da Kükçe’nin ayakta duramadığına tanıktı.

* 16 Haziran’da sayıma kalkamayınca Haydarpaşa Numune Hastanesi’ne götürüldü. Fakat artık çok geçti…

* Ailesi, oğlunu morgda buldu. Cesedi ilk görenlerden biri, Ali Yılmaz’dı: “Dizlerinde şişmiş ve açılmış yaralar vardı. Sol arka omuzunda yara ve sağ boşluğunda kan toplamış şişlik gördüm. Ellerinin ucu simsiyahtı. Kollarında izler vardı. Hayalarından biri patlamıştı.”

* Aile Avukatı Eren Keskin şikâyetçi oldu. Ancak soruşturma, baştan sorunluydu. Kuşkulu ölümü soruşturacak olan Savcı Faruk Sarıoğlu, Kükçe’nin birkaç gün önce tutuklanması kararına imza atmıştı.

* Yedi polis hakkında ‘işkence, işkence sonucu ölüme neden olma ve görevi kötüye kullanmak’tan soruşturma açıldı. Dosya, ‘ölümün darptan kaynaklanıp kaynaklanmadığının, şayet öyleyse darpın ölümden ne kadar süre önce meydana geldiğinin belirlenmesi’ için 12 Aralık 2007’de Adli Tıp’a gönderildi. Dosya, Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu’nda da 10 ay bekledi.

* Rapor, 20 Ağustos 2008’de bitti. Sonuç bölümünde; saptanan travmatik izlerin kötü muamele sonucu oluşmuş olabileceği gibi, düşme, çarpma sonucunda da meydana gelebileceği; ölümün beyin kanamasından ileri geldiği vurgulanırken, “Daha ziyade yüksekten düşmekle uyumlu olduğu” belirtildi. Raporda, beyin kanamasının ölümden 2-5 gün önce gelişmiş olabileceği kaydedildi.

* Soruşturma ölümden 1.5 yıl sonra, 4 Aralık 2008’de bitti. Adli Tıp raporundaki, “Daha ziyade yüksekten düşmekle uyumlu” olduğu ve “ölüme yol açan travmanın 2-5 gün öncesinde gerçekleştiği saptamasından” yola çıkan savcı, olayın gözaltıdan önce meydana geldiğini savundu. Ekimozlarınsa işkenceden değil, “Kükçe’nin kendini yere atması, dengesizlikten kaynaklandığını” iddia etti.

* Polislere ‘takipsizlik’ verilirken; fatura, beyin kanamasını saptayamayan dört doktora kesilip, ‘görevi kötüye kullanmak’tan soruşturma açıldı.

* Ancak ailesi, adalet arayışını bırakmadı. Bir üst mahkeme olan Kadıköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 8 Ocak 2009’da itiraz ettiler.

* Mahkeme, 16 Şubat 2009’da ‘takipsizlik’ kararını bozup, ‘yeterli şüphe bulunduğu’ gerekçesiyle polislerin yargılanmasını istedi. Dosya Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi.

* Üsküdar Cumhuriyet Başsavcısı 18 Mart’ta hazırladığı iddianamede, ‘zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılarak, kamu görevlisini ölüme sebebiyet verecek şekilde kasten yaralama’ suçundan dava açtı. Polisler 16 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmaya başlandı.

İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesi, geçen 16 Ekim’de davayı bitirdi. Suçu işledikleri sabit olmadığından yedi polis hakkında beraat kararı verildi.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu