Ahmet Yasin YİĞİTOĞLU

HİZBULLAH’IN MUZAFFERİYETİNE DOĞRU – Ahmet Yasin YİĞİTOĞLU

hizbullah

HİZBULLAH’IN MUZAFFERİYETİNE DOĞRU – Ahmet Yasin YİĞİTOĞLU

İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
Bugün İslam ümmetinin medar-ı iftiharı olan Lübnan Hizbullah’ının 1 komutanı ile 5 mücahidinin şehid edildiği haberini aldık. Bu haber bizleri üzdü ve hüzünler girdabına attı. Ama bir yandan da sevindirdi. Zira şehit demek zafer demekti. İslam’ın cihan-şumul hâkimiyetinin habercisi olan ve Kur’an’ı azimüşşan ile Resul-i Ekrem’in haber vermiş oldukları ilahi zafer. Bizler melun İsrail’in bu ahmakça hareketinin Müslümanların lehine dönüşeceğini ve İsrail’in haritadan silinmesini hızlandıracağını çok iyi biliyoruz. Şehidlerimize Allah’tan rahmet diliyor ve yazımıza geçiyoruz.

“Kim Allah’ı, Resul’ünü ve iman edenleri ‘veli’ edinirse (bilsin ki:) galip gelecek olanlar ‘Hizbullah’ olanlardır!…” [Maide(5): 56]

Bu mübarek kelime; şanı yüce Rabbimizin Kur’an’ı Kerim’de “Hizbullah” namını verdiği ve kendilerinden övgüyle bahsettiği seçkin Müslümanların adıdır. Rabbimizin ulvi sözlerinden onların Allah’ı sevdiklerini ve Allah’ın da kendilerini sevdiğini öğrenmekteyiz. Bununla birlikte Allah yolunda cihat ettiklerini ve hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadıklarını yüce kitabımızdan okumaktayız. Ayrıca İslam tarihiyle ilgili kaynaklarda bazı sahabelerin Allah Resulüne Hizbullah ismiyle hitap ettiğini okuyoruz. Yine aynı güvenilir kaynaklarda Hz. İmam Ali’nin Beni Ümeyye ile olan savaşında karşı tarafı Hizbuşşeytan, Allah Resulüne canı gönülden iman etmiş ve onun yolunda cihada çıkmış taraftarlarını ise Hizbullah olarak nitelediğini görüyoruz. Yirminci asrın en muazzam simalarından olan Kur’an hadimi Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de Risale-i Nur’un muhtelif yerlerinde bu mübarek kelimeye dikkatleri çekmiştir. (bakınız birinci ve on dördüncü şua). Çağa İslam mührünü vuran merhum İmam Humeyni Hazretleri de söz ve eylemleriyle hem HİZBULLAH kavramının net bir biçimde anlaşılmasını sağlamış hem de hak-batıl savaşında Hizbullahi cephenin hangisi olduğunu ortaya koymuştur. İmam Humeyni Hizbullah kavramını teorik olarak ortaya koymakla kalmamış; Kur’an’daki vasıfları taşıyan Hizbullahi bir ümmetin tesisi için de elinden gelen gayreti göstermiştir. Onun Kur’ani davetine lebbeyk diyen milyonlar, öncelikli olarak İran coğrafyasında zulme başkaldırmış ve tarihin en habis rejimlerinden olan Siyonist uşağı Pehlevi rejimini tarihin çöplüğüne göndermiş, yerine Kur’an ve sünneti esas alan İslam Devleti’ni inşa etmiştir. İslam’ı ve Müslümanları ortadan kaldırma planları yapan şer odakları Hizbullahi cepheye öncü olan İslam İnkılâbıyla çok ağır bir yara almıştır Aziz İmam’ın imanlı gönüllere ab-ı hayat olan bu ilahi inkılâbı dünyamızın mazlum-mustazaf halkları nazarında beklenen etkiyi çok geçmeden göstermiş ve dalga dalga büyüyen kıyam dalgaları müstekbirlerin uykularını kaçırmaya başlamıştır. Kıymetli İmam, Şehid Mustafa Çamran gibi fedakâr İslam erlerini Lübnan coğrafyasına göndermekle de küfrün kalesi hükmünde olan bu belde de Kur’an’da anlatılan Hizbullahi vasıfların tamamına şamil eşsiz bir topluluğun oluşmasına katkı sağlamıştır.

Aslında bizler Hizbullah kavramını veya Hizbullahi hareketi tek bir bölgeyle sınırlandırmıyoruz. Bilakis asrımızın Hizbullahi yiğitleri dünyanın hemen hemen her noktasında hakkın hâkimiyeti için mücadele vermektedir. Zira Siyonist merkezli küfür odakları; Yemen, Filistin, Nijerya, Irak, Suriye, Lübnan ve İran İslam İnkılâbı başta olmak üzere pek çok ülke ve bölgede faaliyet gösteren Hizbullahi hareket ve oluşumlardan dolayı dehşete kapılmış durumdadır.

Yazımızın asıl maksadı ise Lübnan Hizbullah’ıdır. O Hizbullah ki Siyonist İsrail’e dur demek, Filistin direnişine destek çıkmak, ülke topraklarını muhafaza etmek ve Kur’ani öğretileri tatbik eden bir nesil yetiştirmek gayesiyle kurulmuştur. Hizbullah; azmi, kararlılığı, cesareti, feraseti, basireti, nebevi siyaseti ve İslam inkılâbına bağlılığıyla çok önemli mesafeleri kat etmiş ve türlü zorlukların üstesinden gelmeyi başarmıştır. Allah’ın da yardımıyla bu amaçlarına büyük ölçüde ulaşmıştır. İmam’ın emriyle Beyrut’u Yahudi mezarlığına çevirmişlerdir. Hizbullah kurulduğu ilk günden itibaren vahdeti esas almış ve binlerce şehid vermiş bir harekettir. Silahını hiçbir zaman mazlumlara doğrultmamış ve daima başını ABD ve Siyonist İsrail’in çektiği küfür cephesine odaklanmıştır. Bu Nebevi metod ona birbiri ardınca gelen zaferleri getirmiştir ve getirmeye de devam etmektedir.

Şimdi sözüm ona ehl-i sünnet(!), hızlı Müslüman(!), takva abidesi(!), hayâ timsali(!) görünümlü Siyonist uşakları sizin gücünüz böylesi mübarek bir hareketi karalamaya yeter mi sanıyorsunuz? Her türlü girişiminiz beyhude. Her adımınız sonuçsuz kalacak ve faaliyetleriniz akamete uğrayacak.

Diyorlar ki Hizbullah’ın Suriye’de ne işi var? Biz de diyoruz ki: ABD ve İsrail destekli canilerin, insan bozması vahşi canavarların Suriye topraklarında ne işi var? Suriye yıllarca İslam inkılâbından gelen silahları Lübnan ve Filistin direniş hareketlerine gönderiyordu. –ki bu sayede İslam, 2006 da Hizbullah, 2009-2014 yıllarında ise Hamas ve İslami Cihad gibi Filistinli mücahit gruplar vasıtasıyla iki büyük zafer kazanmıştır.- Bundan kim ya da kimler rahatsızdı acaba? Hala bu bağı kuramayanlara ve Siyonist oyunlara gelenlere ne demeli? Ve biz onlara şunu da söylüyoruz.: Hizbullah yıllar önce Bosna’da ne için savaştıysa şimdi de Suriye’de onun için savaşıyor. Yani hak sancağını yükseltmek için. Küfrün var gücüyle Kusayr’a girmesi üzerine Hizbullah bizzat savaşa dâhil olmuştu. Bu olay o zaman bize şu tarihi hadiseyi hatırlatmıştı. İmam Ali tam Şam ordularıyla savaş için ordu topluyordu ki birden ordunun yönünü Nehrevan’a çevirdi. Zira asıl tehlike oradaydı. Zira Nehrevan ehli alınları nasır tutana kadar secde ediyor, oruç tutuyor, tövbe istiğfar ediyordu. Ama Hz. Ali’yi küfre girmekle itham edecek, onun taraftarlarının da karnını yaracak kadar tuğyanlaşabiliyordu. Aynen Hizbullah‘ta böyle yaptı ve Suriye Hizbullah’ının imdadına koşmakla Harici zihniyetin günümüz uzantıları ve çağdaş versiyonları olan selefi-vahhabi grupların belini kırdı. Elbette ki Hizbullah, İsrail ile olan savaşından vazgeçmedi. Lakin Seyyid Hasan Nasrullah’ın dediği gibi: “Şam düşerse Kudüs de düşer.” İlahi bu ne ulvi bir mertebe. Demiyor ki Şam düşerse Beyrut da düşer. Hasan Nasrullah bu sözleriyle Filistin davasının ne denli mühim olduğuna dikkat çekiyor ve Kudüs’ün özgürlüğünü kendi davalarından daha önde tuttuklarını tüm dünyaya kanıtlıyordu.

Şimdi söyler misin zafer kimin acaba? Allah hangisine yardım eder? Kendisine saldıran Lübnanlı grupları yönlendirenin İsrail olduğunu bildiği için İsrail’i hedef alan Hizbullah’a mı yoksa tekbirlerle Müslüman boğazlayanlara mı, tüm hayatını İslam’a ve Filistin davasına adayan Hizbullah’a mı yoksa İslam’ın ve Filistin davasının düşmanı olan Siyonistlerden nemalananlara mı, Abbas Musavi, Ragıp Harb, İmad Mugniye gibi hak yolda can veren yiğitler yetiştiren Hizbullah’a mı yoksa Müslümanları katletmek için silah kuşanan bir nesil yetiştirenlere mi yardım eder? Hangi mektep üstün gelir dersiniz? Muhammed Hüseyin Fadlullah ve Seyyid Hasan Nasrullah gibi Müslümanların vahdeti için uğraşan ve bu yönde fetvalar veren, yüzlerinden nur akan mübarek şahsiyetlerin yer aldığı mektep mi yoksa Müslümanları birbirine düşürücü, Siyonizm’in ve destekçilerinin yararına olacak fetvalar vererek asrımızın Bel’amları, Samirileri, Hamanları olmaya namzet habislerin yer aldığı mektep mi?
Hizbullah galip gelecektir diyoruz. Zira Hizbullah’ın saraylarda yaşayıp korkakça hayat süren liderleri yok. Onların her daim cephede olan Nesl-i Pak-i Resul olan mübarek liderleri var. Adı küffara korkular saçan Seyyid Hasan Nasrullahları var. Yine Hizbullah’ın İsrail ordusundakiler gibi ölümden korkan askerleri de yok. Onları çağın Hamzaları olmaya namzet gözlerinin gördüğü hiçbir şeyden korkmayan yenilmez pehlivanları var.

Ey İşid-Öso-Nusra ve başka başka adlardaki bu habisleri Müslümanların üzerine gönderen, onları en gelişmiş silahlarla donatan, medya kuruluşları ve satılık uşaklarıyla onları ehl-i hak!) gibi göstermeye çalışan müstekbir ve münafık güçler! Ey Amerika ve İsrail ile onların Müslüman görünümlü yerel işbirlikçileri! Siz Allah’ın dinini ve Müslümanları sahipsiz mi sandınız? Siz Hizbullah’ın ne olduğunu biliyor musunuz?

Hizbullah;
Allah’ın azametli ordusudur,
Tağutların sonsuz korkusudur,
Cennete giden yolda Hüseyin’dir,
İcra-ı Şeriat için bir Said-i Nursi’dir,
Hak yolunda Muhammed’in (as) eridir,
Put kıran Humeyni’nin izindedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu