Halk Haber'den...

Şam Savaşının Galibi Simalarda Saklı – Gazi DİRENEN

samsavasi
Şam Savaşının Galibi Simalarda Saklı – Gazi DİRENEN

Bir kişinin siması, bakışı, gözlerinin içi, yüz hatları o kişinin ruh halini en iyi dışa yansıtan, iç aleminin durumunu dış dünyaya bildiren yerlerdir. Konuşması bir yere kadar bize kişinin durumunu haber verir ama kişiye bakarak karşıdakinin konuşması her şeyi ortaya çıkarır. Kişinin durumunu açıkça söylemesine gerek kalmadan bakışından, davranışından kişinin durumunu çözülebilir.

Bilindiği gibi dünya şu an büyük bir savaşın yapıldığı döneme şahit olmaktadır ve savaş öyle bir savaştır ki işin aslını anlayamayanlar için hak ve batıl birbirinin içine girmiş durumdadır. Ahir zaman savaşı, ahir zaman fitnesi, hercümerç dedikleri de bu ola, fitne büyük, savaş tarihi bir savaş saflar tarihin en donanımlı güçleri, hak tarafı tarihin gördüğü en mükemmel seviyeye ulaşmış ve geçmiştekilerin gıpta ile baktığı müjdelenen kişiler. Batıl tarafı ise tarihin şahit olduğu en gaddar, en zalim, en fitneci, en hilekar, en yalancı, en en en diyerek giden kötü hasletleri kendilerinde taşıyan kişilerden ve sistemlerden oluşmaktadır. Kişiler ve sistemler tarihin en üst düzeyleri olduğu için savaşta görülmemiş bir savaş olmaktadır haliyle. Savaşın içeriğine ve gidişatına girmeden sonucu hakkında kişilerin durumu, duruşu, hal ve tavırlarından çıkarım yaparak bir görüş ortaya çıkarmaya çalışacağız.

Şam Savaşı dedik ama bu savaşın içinde en başta Irak olmak üzere Ortadoğu’nun ve savaşla alakalı olan bütün bölgeler bulunmaktadır. Savaşın başını ise Suriye çekmektedir. Suriye savaşının başladığı andan itibaren takip etmeye çalışmışımdır kişilerin simalarını, konuştukları dilleri bilmesek te daha önce dediğim gibi bakışları yeter ne konuştuğunu veya ruh halini anlamak için. Özellikle batıl taraf kendini her ne kadar saklamaya, gizlemeye çalışsa da birinde olmazsa birinde hemen paçayı ele verir. Suriye savaşında batıl tarafın baş aktörleri olan Süfyani sistemin ağababalarına baktığımız zaman 4 yıldır ne zaman bir Suriye konuşması yapsalar yüzlerinde hep kayıklık, sinirlilik hali, amaca ulaşamamanın verdiği çökmüşlük, çökmüşlüğü gizleme adına verilen çabayla ortaya çıkan sinirlilik ve kendini kaybetme, etrafa saçılan saldırganlık. Bu ruh hali o kadar vücuda hakim olmuş ki düğün merasimleri ve eğlenceli ortamlarda bile yapmacık yapılan gülücüklerin altından kendini belli eden yıkılmışlık hali. Bir zamanlar başbakan iken ulaşabileceği en yüksek mevkiye ulaşarak cumhurbaşkanı olan kişinin en mutlu olacağı ve amacına biraz daha yaklaşmanın vermesi gerek mutluluğu yaşayamayıp en umutsuz, en solgun, en bitkinlik halini bunlara yaşatan acaba nedir? Geçenlerde Hüseyin Yahya Cevher hocamızın da bir fotoğraf karesi ile anlattığı “Suratlar beş karış” yazısındaki fotoğrafaya baktığımızda fotoğrafa sığan herkesin sıfatının kayıklığı akla şu soruları getiriyor, acaba bunların sıfatı niye kayık? Kim bunları bu hale sokmuş? İşte bu soruların cevabı ve biraz sonra özelliklerini anlatacağımız hak cephesinin simalarının durumu Şam Savaşının sonucunu gösterecek bizlere. Şunu bilelim ki özellikle şu 3-4 yıldır Suriye düşmanlarının yüzünde içten bir gülücük, bir mutluluk hali, zafere yaklaşan bir savaşçı hali gözükmemiştir bundan sonrada gözükmeyecektir. Bir kişinin asabi hali, etrafa saldırması, ev halkına kaba davranışı herkez tarafından bilinir ki iç aleminde bir şeylerin savaşını veriyor ve işler yolunda gitmiyor demektir. Suriye düşmanlarının Türkiye yetkililerine bakıyoruz ki ya bir gün birilerine azar basarlar, ya etrafa saldırırlar (Soma’da Erdoğan’ın hızını alamayıp halka sözlü ve fiziksel saldırması bir örnektir). İşte dışa yansıyan bu ruh hali zihinlerde bir yer edinerek bizi sonuca götürmektedir.

Şu 3-4 yıllık süreçte Hak tarafını temsil eden Direniş ekseninin liderlerine baktığımız zaman ne bir yıkılmışlık, ne bir umutsuzluk, ne bir saldırganlık, ne bir soluk yüz, ne bir gülmeyen sima görmemişizdir. Bu savaşın en büyük yükünü omuzlamış olan Beşşar Esad’ın üzgün, yıkılmış, ümitsiz, karamsar halinin bir tane ne fotosunu nede bir videosunu bulamayız. Beşşar Esad’ın her konuşması coşkulu, kendinden emin, güleç bir yüz, umut veren bir duruşlarla doludur. Yıkıldı yıkılacak, öldü ölecek, kaçtı kaçacak, bitti bitecek dedikleri Esad bütün bu uydurmaların ardından ortaya çıkarak tokadı çakmaktadır yalancıların suratına. Birde kendinden emin o hali yok mu, işte o hal kaydırıyor sıfatsızların sıfatını. Ben tahmin ediyorum ki özellikle Beşşar Esad’ın her kameraya yansıdığı anda, halkın içine karışıp rahatça dolaştığı anda suratsızlar iyice çıldırmaktadır. Televizyonu kapatıp havadisleri sözlü almaktadırlar. Sadece Esad değil Suriye’de Esad’ın ekibi de kendinden emin hareket etmektedir, buna en iyi örnek Suriye’nin Birleşmiş Milletlerdeki temsilcisi Beşşar Caferi’nin Cenevre görüşmeleri sırasında bir gazeteciye verdiği cevaptır. Gazetecinin Beşşar Esad diyerek başlayan sorusunu yarıda kesip Beşşar Esad kimdir diye karşı cevap vermesi ve gazetecinin geri adım atarak Başkan Beşşar Esad diyerek sorusuna devam etmesi, yıkılmamışlığın, biz buradayız bir yere gitmedik bize gidecek diyenlerin gideceği mesajını vermesi, ekibin ne kadar sağlam ve dik durduğunun ve kazanacaklarına tam iman ettiklerinin bir göstergesidir.

Direniş cephesinin bir başka kahramanının her konuşmasında gülücükler yayması, kısa esprilerle hizbullahileri güldürmesi, her konuşması düşmana korku salması mazlumları coşturması, her cümlesi etrafa ümit yayması acaba savaşın kazananını göstermemektemidir. Bu bahsettiğim kişiyi tabi ki herkes tahmin etmiştir ama biz yine de Allah’ın bu dönemde ümmete bahşettiği eşsiz kişiliği söylemiş olalım, o kişi ki İslam ümmetine ve mustazaflara Yüce Allah tarafından gönderilmiş Yüce Allah’ın yardımı olan Seyyid Hasan Nasrullah’tır.

Irak’tan simalara baktığımızda; her konuşmasında tebessümle bakan, insanın içini okşayan bir duruş sergileyen, aynı zamanda da askeri elbiseyi giyip meydana inen Seyyid Ammar Hekim’de bize savaşın ne durumda olduğunu ve olacağını haber vermektedir. Çok ciddiyetiyle tanınan ve gözlerinin içinden ateş fışkıran, güldüğüne çok nadir rastlanan Mukteda Sadr bile son zamanlarda bize o güleç yüzünü göstermektedir. Daha önceden güldüğünü görmediğimiz veya rastlamadığımız önceden ümitsizlik içinde olduğu anlamı çıkarmasın.

Ve direniş cephesinin en üst mercii, Dünya Müslümanlarının ve mustazaflarının rehberi İmam Ali Hamaney’e baktığımızda insan zaten başka bir aleme gidiyor, ümitsizlik dünyasından ümit bahçesine yolculuk yapıyor, zaferi hemen yanı başında hissediyor ve ümit dolu bir geleceğe emin adımlarla ilerliyor. Rehber o kadar etrafına umut saçıyor ki bir rahatsızlığından dolayı ameliyat olup hastanede yattığı dönemde bile gülücüklerle gelenleri karşılıyor, tebessümü hiç eksik etmiyor, en bitkin olacağı anda bile ümmete dik durmayı, yılmamayı direnmeyi ve kazanmayı öğretiyor.

Gelin siz söyleyin dostlar ve düşmanlar bu savaşı kim kazandı acaba, sıfatsız, suratsız, bitkin, yorgun simalara sahip olanlar mı, yoksa etrafa vakarıyla beraber neşe saçan, bakışlarıyla sinelere umut aşılayan, kendinden emin duruşuyla düşmanı çatlatan, konuşmalarıyla küfrü titreten mümini coşturanlar mı kazandı?

İlgili Makaleler

Bir Yorum

  1. Hep söyledik, yine söyleyelim. Gülen kazanır, somurtan kaybeder. Allah razı olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu